NİL GÜREL

29 Mayıs 2022 Pazar

Fransa MaliyeBakanı: Fosil Yakıtlardan Kurtulmak Enflasyonla Mücadeleye Yardımcı Olacak

Fransa MaliyeBakanı: Fosil Yakıtlardan Kurtulmak Enflasyonla Mücadeleye Yardımcı Olacak

Fransa Maliye Bakanı Le Maire, mevcut enflasyonun %60’ının fosil yakıt fiyatlarındaki artıştan kaynaklandığını ifade etti.

Fransa Maliye Bakanı Bruno Le Maire, Avrupa Birliği (AB) üyesi ülkelerin maliye bakanlarının Brüksel’de gerçekleştirdiği Ekonomik ve Mali İşler Konseyi (ECOFIN) toplantısının bitiminde basına açıklamalarda bulundu.

Toplantıda ilk olarak Rusya-Ukrayna savaşının ekonomik etkilerinin görüşüldüğüne işaret eden Le Maire, “Çok zor bir döneme giriyoruz. Bunun hepimiz farkındayız” ifadesini kullandı.

Le Maire, enflasyonun geri döndüğünü ve bununla birlikte arz sıkıntıları da yaşandığını anımsatarak, “Enflasyonla mücadele AB üyesi 27 ülke için bir numaralı önceliktir. Bu konu hakkında uzun süre fikir alışverişinde bulunduk” dedi.

Enflasyona karşı hem kısa hem de uzun vadeli mücadele edilmesi gerektiği konusunda bakanların aynı fikirde olduğuna dikkati çeken Le Maire, doğalgaz, elektrik, benzin ve gıdadaki fiyat artışlarından en fazla zarar gören vatandaşlar ve yoksul hanelerin hızla desteklenmesinin önemini vurguladı.

“Fosil Kaynaklarından Kurtulmak Enflasyona Karşı Mücadeleye Yardımcı Olacak”

Le Maire, söz konusu desteklerin enflasyon düştüğünde ise kaldırılması gerekeceğini anlattı. Yenilenebilir ve karbon bazlı olmayan enerji kaynaklarına daha fazla yatırım yapılması gerektiğini belirten Le Maire, “Bugünkü enflasyonun %60’ı fosil enerji fiyatlarındaki artıştan kaynaklanıyor” değerlendirmesinde bulundu.

Le Maire, fosil enerji kaynaklarından kurtulmanın enflasyona karşı mücadeleye yardımcı olacağını söyledi.

AB Komisyonu’nun üye ülkelerin kamu harcamalarını sınırlandıran Birlik mali kurallarının 2024’e kadar uygulanmamasını içeren teklifini de değerlendirdiklerini anlatan Le Maire, “Bu karar bize desteğe ihtiyaç duyabilecek tüm yurttaşlarımıza geçici ve hedefe yönelik yardım sağlamak için gerekli alanı sağlıyor” dedi.

Kaynak: https://www.iklimhaber.org/fransa-maliye-bakani-fosil-yakitlardan-kurtulmak-enflasyonla-mucadeleye-yardimci-olacak/

27 Mayıs 2022 Cuma

Balthazard formülü ne demek?

Balthazard formülü ne demek?

'Balthazard formülü' ne demek biliyor musunuz?

 

Balthazard formülü: 'Bireyin engel oranı belirlenirken birden fazla engeli olanlar için kullanılan hesaplama şekli'

 

Engellilik nedir?

- Engelli birey.
- Engellilik durumu.
- Tam bağımlı engelli birey.
- Kısmi bağımlı engelli birey.

Engelli Birey: 'Fiziksel, zihinsel, ruhsal ve duyusal yetilerinde çeşitli düzeyde kayıplarından dolayı topluma diğer bireyler ile birlikte eşit koşullarda tam ve etkin katılımını kısıtlayan tutum ve çevre koşullarından etkilenen birey'.
Engellilik Durumu: 'Bireyin doku, organ ve/veya fonksiyon ve psikiyatri tanısı ve buna bağlı muhakeme yeteneği kaybından kaynaklı engelliliğini uluslararası yöntemleri temel alarak belirleyen derecelendirmeler, sınıflandırmalar ve tanılamalar'.

Kısmi Bağımlı Engelli Birey: 'Doku, organ ve/veya fonksiyon kaybı ve/veya psikiyatri tanısına bağlı olarak muhakeme yeteneği değerlendirilmesi gereken fonksiyonel bağımsızlık ölçeklerine göre günlük yaşam aktivitelerini yardım alarak gerçekleştirebileceğine karar verilen birey'
Tam Bağımlı Engelli Birey: 'Engel durumuna göre engel oranı %50 ve üzeri olduğu tespit edilenlerden doku, organ ve/veya fonksiyon kaybı ve/veya psikiyatri tanısı bağlantılı olarak muhakeme yeteneği değerlendirilmesine göre günlük yaşam aktivitelerini yardım almasına rağmen kendi başına gerçekleştiremediğine karar verilen birey'

Kaynak: SGK Dünyası

https://www.sgkdunyasi.com/balthazard-formulu-ne-demek/2677/

Maymun Çiçeği Virüsü hakkında bilinmesi gereken 5 nokta! Acıbadem Hastanesi

 Maymun Çiçeği Virüsü hakkında bilinmesi gereken 5 nokta! Acıbadem Hastanesi

Maymun çiçeği virüsünde bu belirtilere dikkat! Virüs hangi yollarla bulaşıyor? Acıbadem Üniversitesi Atakent Hastanesi Enfeksiyon Hastalıkları ve Mikrobiyoloji Uzmanı Prof. Dr. İftihar Köksal uyarılarda bulundu.

 

Bilim dünyasını son günlerde yüksek dereceli alarma geçiren Maymun Çiçeği Virüsü (Monkeypox) tüm dünyada yeni bir pandemi korkusuna neden oldu. Ülkemizde henüz maymun çiçeği hastalığına rastlanmadığı belirtilse de, bulaşıcı bir hastalık olmasından dolayı endişeler hızla artıyor. Acıbadem Üniversitesi Atakent Hastanesi Enfeksiyon Hastalıkları ve Mikrobiyoloji Uzmanı Prof. Dr. İftihar Köksal, halen Avrupa ülkeleri ve ABD’nin de aralarında olduğu bir çok ülkede ortaya çıkan hastalığın, seyahatlerin devam etmesi ve solunum yolu damlacıkları ile bulaşabilmesinden dolayı ülkemizde de görülebileceğini belirterek, dikkatli olunması ve doğru kaynaklardan bilgilenilerek hastalık hakkında gereksiz endişeye kapılınmaması gerektiğini söylüyor. Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Uzmanı Prof. Dr. İftihar Köksal, Maymun Çiçeği Virüsü hakkında bilinmesi gereken 5 noktayı anlattı, önemli uyarılar ve önerilerde bulundu. 

Bu belirtilerle seyrediyor

Maymun Çiçeği Virüsü insana bulaştıktan sonra hastalık belirtileri ortaya çıkıncaya kadar geçen süre 5-21 gün arasında değişiyor. Virüs kuluçka süresinde değil, belirtiler baş gösterdikten sonra bulaşıyor. Hastalık öncelikle yüzde 85 oranında yüksek ateş, baş ağrısı, kas ağrıları, lenf düğümlerinde şişme, titreme ve halsizlik ile kendini gösteriyor. Ateşin ortaya çıkmasından 1 ila 3 gün sonra (bazen daha uzun) hastaların yüzde 97’sinde, genellikle yüzde başlayan ve vücudun diğer bölgelerine yayılan bir kızarıklık gelişiyor. Lezyonlar önce deride döküntü, sonra kabarıklık (püstül) şeklinde oluyor. Püstül yaklaşık 7 gün devam edip ardından kabuklanıyor. Hastalık yaklaşık 2-4 hafta içerisinde kendiliğinden iyileşiyor. Maymun Çiçeği Virüsünün teşhisi derideki lezyonlardan alınan sıvılarda PCR testi ile konuyor. Tercihen birden fazla lezyondan örnek almak gerekiyor. 

Solunumdan göze birçok bulaş yolu var

Maymun Çiçeği Virüsünün bulaşması; virüsle enfekte olan maymun, sıçan veya sincap gibi hayvanlar ve kemirgenlerin derisi ve vücut sıvıları ile temas edilmesiyle oluyor. Virüs insandan insana da bulaşıyor. Özellikle tahriş olmuş deri, küçük çizikler, solunum damlacıkları veya mukoza (gözler, burun veya ağız) yoluyla giriyor. Solunum damlacıkları genellikle birkaç metreden fazla hareket edemediği için uzun süreli yüz yüze temas olduğunda bulaşıyor. İnsandan insana bulaşması bu etkenlerin dışında vücut sıvıları ve cinsel ilişki yoluyla oluyor. 

Covid-19 gibi ani mutasyona uğramıyor

Covid-19’un RNA virüsü olduğunu yani çok fazla mutasyona uğrayarak çok fazla yayıldığını, Maymun Çiçeği Virüsünün ise Covid-19’un aksine DNA virüsü olduğunu, bu nedenle çok fazla mutasyona uğramadığını belirten Prof. Dr. İftihar Köksal “Maymun Çiçeği aniden mutasyona uğrayarak insanlara bulaşması Covid-19 gibi kolay olmadığından pandemi beklentisi bulunmamaktadır” diyor. Ayrıca Covid-19’un havada asılı kalan virüsler nedeniyle bulaş riskinin çok daha fazla olduğunu, Maymun Çiçeği virüsünün ise havada asılı kalamadığından dolayı, bulaşması için uzun süre yüz yüze temas gerektiğini söyleyen Prof. Dr. İftihar Köksal, halen hastalığa karşı ilaçlar ve gerektiğinde devreye sokulabilecek aşısı olduğunu, bu nedenle paniğe kapılacak bir durum olmadığını vurguluyor.

Özel bir tedavisi yok

Hastalık özellikle bağışıklığı zayıf kişilerde ve çocuklarda şiddetli seyrederken, hayati riske de yol açabiliyor. Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Uzmanı Prof. Dr. İftihar Köksal, günümüzde Maymun Çiçeği enfeksiyonu için özel bir tedavi bulunmadığını, hastalığın genellikle yaklaşık iki-dört hafta içinde kendiliğinden iyileştiğini belirterek şöyle konuşuyor: “Çiçek aşısı Maymun Çiçeğine karşı korumada en az yüzde 85 etkilidir. ABD’de uzmanlar ayrıca Maymun Çiçeğine maruz kaldıktan sonra aşılamanın hastalığı önlemeye veya daha az şiddetli hale getirmeye yardımcı olabileceğini ifade etmektedir. Çiçek aşısı günümüzde rutin uygulamada yer almayan bir aşıdır. Maymun Çiçeği hastalığının dünyada artışı söz konusu olursa çiçek aşısı ile aşılama için yeni bir karar alınabilir” diye konuşuyor. 

Bu önlemlerle korunmak mümkün

Enfeksiyonun solunum ve temas yolu ile bulaşmasının önlenmesi için; şüpheli ve doğrulanmış vakalar için uygun solunum izolasyonunun şart olduğunu belirten Prof. Dr. İftihar Köksal “Kabuklanmış döküntüler bile bulaşıcı olduğundan dolayı yatak takımları ve giysiler gibi temas yoluyla enfeksiyondan kaçınmak için özen gösterilmesi gerekir. Ellerin mutlaka sık sık yıkanması ve hijyen kurallarına özen gösterilmesi korunmada en etkili yöntemlerdir. Sağlık çalışanlarına bulaşı engellemek için şüpheli vakaların dikkatle değerlendirilmesi ve hastalara ait numunelerin uygun koşullarda çalışılması gereklidir” diyor. 

Kaynak:
SGK Dünyası

https://www.sgkdunyasi.com/maymun-cicegi-virusu-hakkinda-bilinmesi-gereken-5-nokta-acibadem-hastanesi/2692/

22 Mayıs 2022 Pazar

TÜRKİYE’DE SAĞLIK YÖNETİMİ MESLEĞİNİN KARŞILAŞTIĞI TEMEL SORUNLAR: NİTEL BİR ÇALIŞMA MAKALESİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ

TÜRKİYE’DE SAĞLIK YÖNETİMİ MESLEĞİNİN KARŞILAŞTIĞI TEMEL SORUNLAR: NİTEL BİR ÇALIŞMA MAKALESİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ


Bugünkü yazımda ele alacağım makale, Selçuk Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Dr. Öğr. Üyesi Yorulmaz M. ile Süleyman Demirel Üniversitesi İİBF Prof. Dr. Gençtürk M.’ye aittir. Çalışmalarında nitel araştırma yöntemini kullanarak olgu bilim deseninden faydalanmışlardır. Sağlık yönetimi veya sağlık idareciliği bölümlerinden mezun katılımcılarla yüz yüze görüşmeler yapmışlardır.

Araştırmacı yazarlar, ülkemizde sağlık göstergelerinin iyi olmamasının sebebini “kötü yönetime” bağlamaktadırlar. Bu önemli bir tespittir. Peki neden yönetim kötü diye sorulacak olursa sağlık yönetimi mesleğinin karşılaştığı sorunlara inmek gerekir.

Çalışmanın temel dayanağı sorunun kökenini göstermektedir: “Günümüzde sağlık yöneticileri, kıt kaynaklar ile çok hızlı ilerleyen teknoloji ve tüketici hareketlerinin baskısı altında çok büyük bir bütçenin sorumluluğunu taşımakta ve çok değişik alanlardan profesyonel, yarı profesyonel ve yardımcı hizmet sınıfı personelin uyumunu sağlamak üzere son derece karmaşık bir kurumu işletmek durumunda kalmaktadır. Bundan dolayı ülkemizde her düzeyde işletmecilik ve yöneticilik bilgileriyle donatılmış, farklı hizmet pozisyonlarında görev yapabilecek profesyonel yöneticilere olan ihtiyaç artarak devam etmektedir (Tengilimoğlu, vd., 2014: 552). Bu amaçla çeşitli üniversitelerin bünyesinde sağlık yönetimi bölümleri açılmış ve son yıllarda bu bölümlerin sayısı giderek artış göstermiştir” (s.1312).

Gerek siyasi gerekse politik nedenlerden dolayı, Türkiye’deki kamu sağlık kurumlarında sağlık yönetimi konusunda profesyonel eğitim almış yöneticilerin istihdam edilmesine ilişkin olarak büyük eksiklikler görülmektedir. Bir tarafta arz diğer tarafta da ihtiyaç bulunmasına rağmen profesyonel sağlık yöneticisi istihdamı gerçekleşememektedir. Bu durum sağlık kurumları için önemli bir kayıp olmakla birlikte mezunlar için de iş bulma kaygısını ortaya çıkarmaktadır (s.1312).

Çalışma, Türkiye’deki sağlık yönetimi mesleğinin mevcut durumunu ve geleceğini uzmanların görüşleri doğrultusunda irdelemektedir. Konuyla ilgili yapılan ilk çalışma olması literatüre büyük katkı sağlamaktadır. Ayrıca araştırma, sağlık yönetim bölümlerinin öğrencileri, mezunları ve akademisyenleri, sağlık politikası belirleyicileri ve ilgili sivil toplum kuruluşları için önem arz etmektedir.

 

Ülkemizde sağlık yönetimi mesleğinin karşılaştığı temel sorunlara ilişkin uzman görüşleri Nvivo programı kullanılarak kodlanmıştır. Uzmanlar tarafından verilmiş cevaplardan üç temaya ulaşılmıştır. “Eğitimle ilgili sorunlar”, “politik sorunlar” ve “mesleğin sahiplenilememesi” olarak tespit edilmiştir. Eğitimle ilgili sorunlar; “eğitici kaynaklı”, “öğrenci kaynaklı” ve “eğitim süreci kaynaklı” olmak üzere 3 alt tema altında birleştirilmiştir.

Eğitici kaynaklı sorunların sebebi “alan dışı akademisyenler” ve “alandaki akademisyen” eksikliğinden kaynaklanmaktadır. Sağlık Yönetimi ile ilgili hiçbir bölüm okumamış- ne lisans ne yüksek lisans mezunu- ve sağlık alanında tecrübesi de olmayan kişilerin sağlık yönetim ve idareciliği bölümlerinde öğretim görevliliği yaptığı görülmektedir. Ayrıca bu alanda yetişmiş akademisyenin az olması da ayrı bir sorun teşkil etmektedir. Uzmanlar da bu yönde açıklamalar yapmıştır.

Öğrenci kaynaklı sorunlar ise iki maddede incelenmiştir: “öğrenci kalitesinin düşüklüğü ve nitelikli personel eksikliği”. Sağlık yönetimi bölümlerine gelen öğrenci profilinin düşük olması ve mezun olduktan sonra yerleştikleri kurumların kendilerinden memnuniyetsizliği bu sorunların en önemli göstergeleridir.

Eğitim süreci kaymaklı sorunlar ise “kalite düşüklüğü”, “standardizasyon eksikliği”, “uygulama eksikliği” ve “branşlaşma eksikliği” başlıkları altında toplanmıştır.

Eğitimde kalite düşüklüğü teması, yapılan görüşmeler neticesinde katılımcıların alanda çok fazla sağlık yönetimi bölümünün olması, bunların kontrolsüz biçimde çoğalmaları ve neticede bu okullarda ders verecek alanda yetişmiş akademisyenlerin olmayışı konuları üzerine yoğunlaşmıştır (s.1316).

Eğitimde standartizasyon eksikliği ise sağlık yönetimi eğitiminde standart olmayışından kaynaklı sorunlara ilişkindir.

Eğitimde uygulama yetersizliği ise sağlık yönetimi bölümlerinde hastanede uygulamanın yapılamaması, öğrencilere belli bir pratik kazandırılmamasından kaynaklı bir sorundur.

Branşlaşma eksikliğine gelince; Sağlık Yönetimi mesleği denince içerisinde birçok farklı disiplini (Sağlık Finansmanı, Sağlık Ekonomisi, Sağlık Hukuku, Sağlık Turizmi, Sağlık Pazarlaması, Sağlıkta Kalite Yönetimi v.b.) barındıran geniş bir alan akla gelmektedir. İşte bu kadar geniş bir alanın hepsine hâkim olmaktansa belli bir alan üzerinde uzmanlaşmak daha iyi olacaktır. Ama maalesef bu konuda da sıkıntılar görünmektedir. Uzmanlar bu konuda görüşlerini beyan etmişlerdir.

Çalışma, sağlıkta kötü yönetimin nedenlerini ortaya koyup eleştirel bakarak çözüm yolunun bulunmasına da ışık tutmaktadır. Fakat sadece eğitim kaynaklı sorunları ele almıştır. Diğer sorunları da ele alan yeni bir çalışma yapılması önem arz etmektedir. Böylece konu çok boyutlu bir şekilde ele alınabilecektir.

Kaynak:

Yorulmaz, M; Gençtürk M., TÜRKİYE’DE SAĞLIK YÖNETİMİ MESLEĞİNİN KARŞILAŞTIĞI TEMEL SORUNLAR: NİTEL BİR ÇALIŞMA, Business & Management Studies: An International Journal Vol.:6 Issue:4 Year:2018, pp. 1310-1321

20 Mayıs 2022 Cuma

ALICE HARİKALAR DİYARINDA SENDROMU NEDİR?

 ALICE HARİKALAR DİYARINDA SENDROMU NEDİR? 

Todd sendromu veya dismetropsi olarak da bilinen Alice Harikalar Diyarında sendromu, algıda bozulmaya neden olan nöropsikolojik bir durumdur. İnsanlar, nesnelerin gerçekte olduğundan daha küçük (mikropsi) veya daha büyük (makropsi) veya daha yakın (pelopsi) veya daha uzak (teleopsi) görünme gibi görsel algılarında bozulmalar yaşayabilirler. Bozulma görme dışındaki duyularda da meydana gelebilir.

 

Alice Harikalar Diyarında sendromunun nedeni şu anda bilinmemektedir, ancak sıklıkla migren, kafa travması veya Epstein-Barr virüs enfeksiyonunun neden olduğu viral ensefalit ile ilişkilendirilmiştir."Alice Harikalar Diyarında" kitabını yazan Lewis Carrol'da görülmüştür.

 

Ayrıca, beynin görsel algı ve dokuyu işleyen bölümlerinde anormal kan akışına neden olan anormal miktarda elektriksel aktiviteden kaynaklanabileceği de teorize edilmiştir.

Alice Harikalar Diyarında Sendromu hem ergenlerde hem de yetişkinlerde görülse de en sık çocuklarda görülmektedir.

 

Kaynak: Bilim Otağ

15 Mayıs 2022 Pazar

" Düşünmek için aklı başında derin düşünmek için oldukça deli olmalısın." 

                                                                                                Nikola Tesla

14 Mayıs 2022 Cumartesi

Dört ayaklı sendrom nedir? Geri evrime bir örnek olabilir mi?

 Dört ayaklı sendrom nedir? Geri evrime bir örnek olabilir mi?

 Ülkemizde oldukça sık görülebilen, akraba evliliğinin bir sonucu olarak ortaya çıkabileceği düşünülen ve ilk defa Antakya’da bir ailede tespit edilen “üner tan sendromu” veya diğer bir adıyla “dört ayaklı sendrom” denge ve koordinasyon kaybına, bilişsel yetilerde bozulmaya, duruş bozukluğuna ve disartrik konuşmalara sebep olur. Prof. Dr. Üner Tan ilk defa Antakya’da gözlemlediği bu hastalığı tıp literatürüne kazandırmış, büyük bir ses getirmiş ve başarı toplamıştır.  Üner tan sendromuna sahip olan kişiler kendilerini dört ayaklı bir canlı olarak görürler; iki elini yere koyar ve bu şekilde yürürler. Genetik bir yatkınlığın bu hastalığı ortaya çıkartabileceği düşünülmektedir.  Hastalığı tespit eden Prof. Dr. Üner Tan bu durumun bir “geri evrim” olabileceğini yani türümüz içinde atasal bazı özelliklerimize geri dönebileceğimizi ileri sürmüştür. Tan “Bu özellikleri dört ayaklılıktan iki ayaklılığa evrimimiz hakkında önemli bilgiler verebilir” şeklinde ifade etmiştir.

Üner tan sendromunun kesin olarak bir tedavisi bulunmamakla birlikte hastalar bilişsel yeti açısından yetersiz oldukları için uygulanabilen tedaviler kısıtlı kalmakta ve yeterli gelmemektedir. Bunun haricinde tedavide fiziksel rehabilitasyon dönemleri olabilir.

 Kaynak: Bilim Otağ

4 Mayıs 2022 Çarşamba

Dünya'nın En Korkunç Bitkisi!

 Dünya'nın En Korkunç Bitkisi!

Bitki bazı botanikçiler tarafından "Dünya'nın en korkulu bitkisi" olarak tanımlanıyor. Bitkiye en ufak bir dokunma bile, çok şiddetli bir acıyı ve kusma isteğini tetikleyebiliyor. Daha ilk dokunuşta bitkiden vücuda geçen nörotoksik kimyasallar, dokunulan bölgede ateş içinde kalarak yanmayla kıyaslanabilir düzeyde acı veriyor. Dolayısıyla bitkiyi araştırmaya çalışan bilim insanları da çok büyük zorluklar çekiyorlar. Güvenli kıyafetler ve eldivenler ile yaptıkları çalışmalarda bile, ufacık temaslar büyük sorunları beraberinde getiriyor. 

 

Cimpi cimpileri araştıran bilim insanları birçok sefer burun kanaması, istemsiz ve sürekli hapşırma gibi semptomlardan şikayetçi oluyorlar.Örneğin bitkinin üzerine düşerek yüz ve karın bölgesinde kısa bir süreliğine temas eden bir kişi, sonrasında olanlarla ilgili şunları söylüyor:"İlk 2-3 gün boyunca olan acı dayanılmazdı. Ne uyuyabildim, ne de iş yapabildim. Şiddetli acı 14 gün kadar devam etti. Ancak ilk günden beri var olan batma hissinin tamamen geçmesi 2 seneyi buldu. Her soğuk duş aldığımda, tekrardan hissettim. Bunun verdiği acıyla yarışabilecek hiçbir şey yok. Bildiğiniz en kötü acıdan en az 10 kat daha kötüdür."

 

Bu batma hissinden sorumlu olan kimyasalın "moroidin" isimli bir madde olduğu belirlendi.Bu kimyasal, triptofan ile histidin arasında bulunan sıra dışı bir karbon-azot bağı sayesinde oluşuyor. Her ne kadar acıların kesin bir tedavisi bulunmuyor olsa da, temas eden kişilere 1'e 10 oranında seyreltilmiş hidroklorik asidi iğnelerin battığı yere sürerek, iğneleri derhal vücuttan çıkarmak tavsiye ediliyor.

Kaynak: Bilim Otağ

                                  YARIN EĞİTİM WEBİNARIM VAR             I HAVE AN EDUCATİONAL WEBINAR TOMORROW Yarın 21.00'da Konya Kar...