NİL GÜREL

30 Mayıs 2023 Salı

DÖNÜŞTÜRÜCÜ  LİDERLİĞİN ÖRGÜTSEL BAĞLILIĞA ETKİSİ

Merhaba,

Academia.edu.tr'de bir akademik makalenin değerlendirilmesine davet edildim. Bu sabah makale için yorum yazdım. Önemli bir konu. Hele sağlık sektöründe önemle üzerinde durulması gereken bir konu bence. Sizlerle de paylaşmak isterim.


Hitit Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi'nde görev yapan Doç.Dr. Muhammet ÇANKAYA'nın "DÖNÜŞTÜRÜCÜ LİDERLİK VE ÖRGÜTSEL BAĞLILIK ARASINDAKİ İLİŞKİNİN İNCELENMESİ: SAĞLIK SEKTÖRÜNDE BİR UYGULAMA" konulu makalesi üzerine yorumum:

Çalışma, dönüştürücü liderliğin sağlık kurumlarında kuruma bağlılığı arttırdığını ortaya koyuyor. Ayrıca çalışma, dönüştürücü liderliğin nasıl geliştirilebileceğinin yollarını açıklıyor. Bu hususta gerçekten sağlık kurumlarında hizmetiçi eğitimlere yer verilmeli. Ayrıca sektöre atılmadan en başta sağlık yöneticisi yetiştiren eğitim programlarında gerek ön lisans, gerek lisans, gerek yüksek lisans düzeylerinde, dönüştürücü liderliğin önemini ortaya koyan kuram ve çalışmalar anlatılmalı ve bireyin bunları içselleştirmesi sağlanmalıdır. Örgütsel bağlılık örgütün ilerlemesi ve verimlilik için önemli bir faktördür. Dönüştürücü lidere sahip olmak ilerlemek noktasında anahtar bir roldür. Ayrıca literatürün geliştirilmesi bağlamında karşılaştırmalı analizler (Üniversite Hastaneleri ile diğer basamak sağlık kurumlarının karşılaştırılması; Özel ve Devlet Hastanesinin karşılaştırılması) doğrultusunda eksikliklerin ortaya konulup ilerleme stratejilerinin geliştirilmesi faydalı olacaktır. Güzel bir çalışma ortaya koymuşsunuz. Emeğinize sağlık.

Çalışmaya dergipark.org.tr'den de ulaşabilirsiniz.

21 Mayıs 2023 Pazar

TÜKENMEZ GECELER


Denizin solmuş o eski maviliği

Örter toprağı gecenin kara eli

Yağmaz olmuş, bitmiş artık sevgi seli

Sarmış ortalığı gece sessizliği

 

Hüzün vardır ayın solgun ışığında

Pembe düşler dalmış deniz kıyısında

Menekşeler oynaşmaz düş saksısında

Sükut sarmış çocukların dünyasında

 

Ne bir ileti vardır düş aleminden

Kim bilir günün doğacağını dünden?

Kim istemez ki kurtulmayı hüzünden?

Yansısa artık ışık pencerelerden

Not: Lise yıllarında yazdığım şiirlerden biri..

Bilim İnsanları Açlık HissininYaşlanmayı Yavaşlatabileceğini Buldu


“Sineklerde bir tür doyumsuz açlık yarattığımızı düşünüyoruz. Ve bu sayede sinekler daha uzun yaşadı”

Açlık hissetmenin tek başına yaşlanmayı yavaşlatmaya yetebileceği yeni bir araştırmada belirtilirken yemeğin tadı ve kokusu bile diyet kısıtlamalarının faydalarını tersine çevirebiliyor.

Önceki çalışmalar kalori kısıtlamasının hayvanların yaşam süresini uzatabileceğini kesin olarak göstermişti.

Science adlı bilimsel dergide perşembe günü yayımlanan yeni çalışmadaysa yalnızca açlığın, meyve sineklerinin yaşam süresini artırabileceği bulundu.

Aralarında ABD’deki Michigan Üniversitesi’nden isimlerin de bulunduğu araştırmacılar, sinekleri amino asit moleküllerinden mahrum bırakarak ya da beyinlerinin beslenme güdüsüyle bağlantılı bölgelerini uyararak oluşturulan açlığın, sineklerin yaşam süresini uzattığını tespit etti.

Çalışmanın ortak yazarı Scott Pletcher şöyle diyor:

Araştırmacıların uzun yıllar boyunca üzerinde çalıştığı, diyet üzerindeki beslenmeye yönelik müdahalelerin gerekli olmadığını söylemek adına [diyet kısıtlamasının yaşamı uzatan etkilerini], bu müdahalelerin hepsinden ayırdık.

Araştırmada yeterince gıda tüketilmediğine dair algının, yaşam süresini uzatan faydaları sağlamak için yeterli olduğu ortaya kondu.

Bilim insanları sineklerde çeşitli şekillerde açlığı tetikledi.

Bir yöntemde, bilim insanları bir test atıştırmalığındaki dallı zincirli amino asit moleküllerinin (BCAA) miktarını değiştirdi ve daha sonra sineklerin mayalı veya şekerli yiyecekler büfesinden serbestçe beslenmesine izin verdi.

Bilim insanları BCAA’sı düşük atıştırmalıklarla beslenen sineklerin, BCAA’sı yüksek atıştırmalıklarla beslenenlerden daha fazla, büfede şekerden çok maya tükettiğini buldu.

Araştırmacılar, mayanın şekere tercih edilmesinin ihtiyaca dayalı açlığın bir göstergesi olduğunu açıkladı.

Kaynak:https://www.bizsiziz.com/bilim-insanlari-aclik-hissinin-yaslanmayi-yavaslatabilecegini-buldu/

2 Mayıs 2023 Salı

ALBERT BANDURA’NIN KURAMLARININ TOPLUMSAL BOYUTU ve EĞİTİME YANSIMALARI

Bugünkü yazımda, psikoloji, sosyal psikoloji ve eğitim alanına önemli katkıları olan ve iki yıl evvel kaybettiğimiz Kanadalı Psikolog Albert Bandura ve kuramını ele alıp Bandura’nın görüşlerinden yola çıkarak eğitim alanında neler yapılabileceğini analiz edeceğim. Öncelikle Bandura kimdir? Kendisini tanıyalım.

ALBERT BANDURA KİMDİR?

Albert Bandura, 4 Aralık 1925 yılında Kanada’da doğdu. 1949 yılında British Columbia Üniversitesi’nde Psikoloji Lisans eğitimini tamamladı. 1951 yılında Iowa Üniversitesinde klinik psikoloji alanında yüksek lisansını tamamladı. 1953 yılında Stanford Üniversitesine geçerek, eğitmenlik ve doktora çalışmalarını burada sürdürdü. 1960′ lı yıllardan sonra sosyal öğrenme üzerinde çalışarak bugünkü kuramını geliştirmiştir. Başlangıçta sosyal öğrenme kuramı olarak adlandırdığı kuramını daha sonra sosyal bilişsel kuram olarak değiştirmiştir. Bandura ölene kadar kuramını geliştirmeye ve ders vermeye devam etmiştir. 2021 yılında hayata veda etmiştir.

SOSYAL ÖĞRENME ve SOSYAL BİLİŞSEL KURAM NEDİR?

Sosyal öğrenme kavramı, günümüzde eğitim, eğitim psikolojisi, ahlak gelişimi, değerler eğitimi gibi alanlarda dikkate alınan bir kavramdır.

Bu kavram, teorik olarak Sosyal Öğrenme Kuramının konusu olmuştur. Bazen “Sosyal-Bilişsel Kuram” olarak adlandırılan bu kuramın temel yaklaşımı, insanın her türlü öğrenmesinin bireysel, çev­resel ve davranışsal faktörlerin karşılıklı etkileşimi sonucu oluştuğu yönündedir.

Sosyal öğrenme, başkalarını seyrederek çevreden öğrenme olarak tanımlanabilir. Örneğin; zehirli bir yılanın tanımlanması sosyal öğrenmeye örnek teşkil eder.

İnsanların birbirinden öğrenme olgusuna ilk dikkat çeken John Dewey olmuştur. Sosyal öğrenme ile ilgili başka bir kuramcı ise ‘Potansiyel Gelişim Alanı’nı ortaya koyan Rus Lev Vygotsky’dır. Diğer bir ifadeyle Yakınsal Gelişim Alanı; kişinin tek başına problem çözme yetisiyle, akranlar ve konunun uzmanları ile iş birliği yaparak, onların rehberliğinde problem çözme yetisi ve bu gelişim seviyeleri arasındaki uzaklığı belirtir.

İnsanın sos­yal bir varlık olmasından hareketle toplumda bireylerin, başka bireylerin davra­nışlarını model alması ve gözlemlemesi sonucunda da öğrenme gerçekleşebilir.

Sosyal Öğrenme Kuramı, insanın davranışlarını deneysel olarak ve belirli pren­siplerle açıklayan davranışçı kuramlardan ayrılmaktadır.

Sosyal öğrenme kuramına göre insan, ne sadece iç güçlerinin ne de sadece çevresel etkenlerin kontrolü altındadır.

İnsan, hayatına tesir eden yaşam deneyimlerini etkileyebilme yeteneğine sahip bilinçli bir varlıktır. Bununla birlikte dış uyarıcılar ve pekiştireçler de insan davranışlarını etkilemektedir.

Bandura’ya göre öğrenmeyi etkileyen ve modelden

edinilen dolaylı yaşantılar şunlardır.

1. Dolaylı Pekiştirme

2. Dolaylı Ceza

3. Dolaylı Duygu

4. Dolaylı Güdülenme

5. Model Özellikleri

Dolaylı Pekiştirme

Modelin yapmış olduğu davranışlarda ödüllendirilmesi, modeli gözlemleyenin o davranışı taklit etmesini güçlendirecektir.

Dolaylı Ceza

Modelin yapmış olduğu davranış sonunda almış olduğu cezanın gözlemlenmesi ile gözleyenin o davranışı yapma eğilimi azalır veya ortadan kalkar.

Örneğin; arkadaşının trafik kurallarına uymadığından dolayı bir yıl ehliyetine el konulmasını gözlemleyen birinin aynı hataları yapmamaya özen göstermesi gibi.

Dolaylı Duygu

Birçok duygu gözlem yoluyla kazanılır. Korkuların birçoğu doğuştan getirilmez. Çevredeki kişilerin tepkileri gözlenerek öğrenilir.

Örneğin; Evde bir fare görüldüğünde çığlık atarak sandalyenin üzerine çıkan anneyi gören çocuk, farenin korkulacak bir yaratık olduğu kanısına varır ve anneyi taklit eder.

Dolaylı Güdüleme

Gözlenen ürünler, bireyi sadece bilgilendirmez, aynı zamanda onu elde etmeye de güdüler. Başkalarının başarılarını ya da başarısızlıklarını gözlemek, belli bir davranışı yapmak için, bireyin kendi yeteneğini de değerlendirmesine yardım eder.

Örneğin sınıfta arkadaşının başarıyı elde etmek için ne kadar çok çalıştığını ve sebat ettiğini gözleyen öğrenci, kendisinin de başarıya ulaşabilmek için sebatkar davranması gerektiğini anlayabilir.

Model Özellikleri

Sadece modelin davranışlarının sonuçları değil, aynı zamanda modelin özellikleri de model almayı etkilemektedir. Modelin özellikleri ne kadar gözlemcinin özelliklerine benzerse, gözlemci, modelin davranışına o kadar benzer davranış göstermektedir. Model ne kadar yüksek statülü ve güçlü ise, modelin gözleyiciler üstündeki etkisi düşük statülü modelin etkisinden daha yüksek olacaktır.

SOSYAL ÖĞRENME NASIL GERÇEKLEŞİYOR?

Bandura ve arkadaşları farklı türdeki modellerin çocuk üzerindeki etkilerini incelemişlerdir. Bunun için bir takım sosyal deneyler gerçekleştirmişlerdir. Deneylerde model olarak bir grup çocuğa gerçek yaşamdaki insanları, bir grup çocuğa filmlerdeki insanları, bir grup çocuğa da çizgi film kahramanlarını izletmişlerdir. Bu deneyde modeller bebeğe karşı saldırgan davranışlar göstermişlerdir.

En yüksek saldırganlık davranışını saldırgan çizgi film modellerini izleyen grup göstermiştir.

Bu grubu filmdeki insanları gözleyen grup izlemiş, en düşük düzeyde saldırganlık davranışını da gerçek yaşamdaki insan modellerini izleyenler göstermiştir

Plastik Bebek Bobo deneyinde bebek Bobo’ya saldırganca davranışların sergilendiği bir Tv Programı Anaokulu öğrencilerine izletiliyor. Film, 3 sonla sona eriyor.

1.Grup-Saldırgan adam ödüllendiriliyor

2.Grup-Saldırgan adam hafifçe dövülüp uyarılıyor.

3.Grup-Saldırgan davranışların sonucu hakkında bilgi verilmedi.

Üç Sonuç;

1.Grup-Saldırganlık davranışlarında artış

2.Grup-Saldırgan davranışlar azalmış

3.Çocukların saldırgan davranışları iki grup arasında yer almıştır.

DİĞER SOSYAL DENEY: OPERANT SEVİYELERİN ÖLÇÜLMESİ

1. Annesi akşam yemeği için çağırdığında John odasındadır. Aşağı iner ve yemek odasının kapısına gelir. Fakat kapının arkasında bir sandalye vardır. Sandalyenin üzerinde de üstünde fincanlar olan bir tepsi vardır. John bundan habersizdir ve kapıyı açar. Kapı tepsiye çarpar ve fincanlar kırılır.
2. Bir gün Henry’nin annesi dışarıdayken Henry, dolaptan yemek almak ister. Bir sandalyenin üzerine çıkar ancak yiyecek kavanozu hala yüksektedir. Henry, kavanoza ulaşmayı denerken orada bulunan sürahiyi devirir ve sürahi kırılır.

İki hikâyeyi de dinleyen çocukların, hikâyelerdeki kahramanların yaptıklarıyla ilgili ulaştıkları ahlaki yargılar tablolaştırılmıştır. Tabloyu incelemeden önce “objektif ahlak” ve “subjektif ahlak” kavramlarına değinmekte fayda var. Buna göre; objektif ahlak, olay ve durumların somut sonuçlarına göre değerlendirilmesi, niyetin dikkate alınmamasıdır. Bu durumda ahlaki değerler mevcut kurallara katı bağlılık şeklinde algılanıp değişmez olarak kabul edilir. Sübjektif ahlak ise, niyeti esas alıp ahlaki değerleri değişmez prensipler olarak değil hal ve şartlara göre değişebilen prensipler olarak görmektir

Farklı yaş seviyelerinde erkekler ve kızların gösterdiği sübjektif/objektif ahlak yargıları tepkilerinin ortalama yüzdesi:

Yaş Grupları Sübjektif / Objektif Ahlak Yargılarının Yüzdeleri

YAŞ, ERKEKLER, KIZLAR
5–6,5 Yaş, Erkekler, % 25 (Objektif Yargı), Kızlar % 33 (Objektif yargı)
6,5–7,5 Yaş, Erkekler% 47 (Objektif Yargı), Kızlar % 56 (Objektif Yargı)
7,5–8,5 Yaş, Erkekler, % 55 (Objektif Yargı), Kızlar% 75 (Sübjektif Yargı)
8,5–9,5 Yaş, Erkekler % 65 (Objektif Yargı), Kızlar % 50 (Sübjektif Yargı)
9,5–11 Yaş, Erkekler % 59 (Sübjektif Yargı), Kızlar % 70 (Objektif Yargı)

Vurgulanacak önemli bir nokta da bir model birtakım davranışlarından dolayı mükâfat görüyor ve çocuk bu durumları gözlemliyorsa çocuğun, modelin o davranışlarını sergilemesi çok yüksek bir ihtimaldir.

NE YAPMALI?

Toplumun geleceği olarak görülen çocukların sosyal ve duygusal gelişimini desteklemek ve onlara insani ve ahlaki değerleri kazandırmak temel amaç olmalı, çocuğun kendisine ve topluma yararlı olmasını öngören temel değerleri benimsemesi için gerekli olan eğitim faaliyetleri doğrudan veya dolaylı olarak belirlenmelidir.

Bu noktada eğitimciler, her türlü öğretici faali­yetleri uygulamanın yanında ahlaki değerleri benimseyip öğrenme ve davranışa dönüştürme konusunda çocuklara örnek/model olma gibi önemli bir görevi de yerine getirmekle yükümlüdür.

Sonuç olarak Albert Bandura, Sosyal Bilişsel Kuramlar çerçevesinde önemli kavramlar ortaya koymuştur. Son olarak Bandura’nın önemli kavramlarının toplumsal boyutunu madde madde kısaca özetleyelim:

*Öz-yeterlilik kavramı, sosyo-bilişsel bakış açısı çerçevesinde ilk kez Bandura tarafından ortaya konulmuştur.

*Bandura’ya göre davranış; öz-yeterlik ve sonuç beklentisi olmak üzere iki kaynağa dayanır.

*Sosyal Bilişsel Teori’ye göre öz-yeterlilik inancının oluşmasındaki dört faktör; doğrudan deneyimler, dolaylı yaşantılar, sosyal ikna, duygusal durumdur.

*İnsanlar, ister uzun dönemli olsun ister kısa dönemlik kariyer planlarını oluştururken öz-yeterliliklerini dikkate almak durumundadırlar.

*Öğrencilerde bilişsel yeterlilik geliştirmeyi amaçlayan bir öğrenme ortamının yaratılmasında öğretmenin yeteneği ve yetkinlik beklentisi büyük rol oynamaktadır.

Kaynaklar ve İleri Okumalar

https://dergipark.org.tr/tr/pub/ded/issue/29170/312364

https://www.britannica.com/biography/Albert-Bandura

                                  YARIN EĞİTİM WEBİNARIM VAR             I HAVE AN EDUCATİONAL WEBINAR TOMORROW Yarın 21.00'da Konya Kar...