NİL GÜREL

21 Şubat 2022 Pazartesi

Bilim adamları Arjantin'de yeni ve alışılmadık türde bir dinozor fosili keşfettiler

Bilim adamları Arjantin'de yeni ve alışılmadık türde bir dinozor fosili keşfettiler

Paleontologlar, yaklaşık 70 milyon yıl önce Dünya'nın güney yarım küresinde dolaşan kolsuz bir dinozor grubunun atalarının yakın akrabası olabilecek "sıradışı" bir dinozorun kafatasını ortaya çıkardılar. Keşfedilen bu türün 'kolsuz' olduğu ve Journal of Vertebrate Paleontology'de yayınlanan araştırmaya göre, günümüz Afrika, Güney Amerika ve Hindistan'ın bazı bölgelerinde yaşayan etçil dinozorlardan oluşan bir abelisaurid türü olduğu ortaya çıktı.

 Doğa Tarihi Müzesi'nde çalışma lideri olan Anjali Goswami yaptığı açıklamada, bunun “yeni bir tür olduğunu” öne süren ve “dünyanın pek bilmediğimiz bir alanı hakkında önemli yeni bilgiler sağlayan” birkaç temel özelliği olduğunu vurguladı.

 Kaynak: Bilim Otağ

13 Şubat 2022 Pazar

Yüzlerce ABD'li diplomatı etkileyen gizemli hastalık olan Havana Sendromuna neden olan nedir?

Yüzlerce ABD'li diplomatı etkileyen gizemli hastalık olan Havana Sendromuna neden olan nedir?

Yüzelerce ABD’li diplomatı etkileyen gizemli hastalığa ne sebep olmuş olabilir? Analistçiler gürültülü böceklerden sonik silahlara kadar her şeyi suçladılar, ancak durum doğası gereği psikolojik olabilir. Sahi öyle mi acaba? Gelin birlikte bakalım.

Aralık 2021’de, daha önce Çin’de Guangzhou’da görev yapan eski bir FBI ajanı, ABD hükümetine karşı yasal işlem başlattı. Ajan, birkaç yıl önce Guangzhou’da kendisinin ve ailesinin ani baş ağrıları, baş dönmesi, burun kanaması, hafıza kaybı ve mide bulantısı yaşamaya başladığında ABD Dışişleri Bakanlığı’nın durumu yeterince ciddiye almadığını iddia etti.

İlk vakanın 2021’da tespit edildiği bir efsaneye göre Küba’daki ABD Büyükelçiliğinde görevli düzinelerce ABD ajanı ve personelinde, çoğu vakada ürkütücü veya kulak tırmalayıcı ses ve genellikle nöropsikiyatrik nedenlerle çıkan atipik yüz ağrısı gibi benzer nörolojik semptomun tanımlanmaya başlaması yaşanan son gelişmeydi.

Kime sorduğunuza bağlı olarak ortaya çıkan semptomların ne anlama geldiği değişecektir. Kimi uzmanlara göre şimdiye kadar yalnızca Küba ve Çin’de değil, aynı zamanda Almanya, Avusturya, Rusya ve Sırbistan’da bulunan 200’den fazla ABD personelini etkilediği bildirilen olay, Ruslar tarafından geliştirilen kötü niyetli bir sonik veya mikrodalga tabanlı silahtan kaynaklanmış olabilir. Ama dikkate alınması gereken diğer varsayım ise bu durumu kitlesel psikonojik hastalığın klasik bir örneği olduğu yönündedir. Çeşitli sebeplere dayandırılan bu durum; ‘Havana Sendromu’ olarak adlandırmaktadır.

Ruslar, beyni hedef alabilecek bir akustik silaha sahip olduklarını veya kullandıklarını inkar ediyorlar. Bununla birlikte, 2020’de ABD Ulusal Bilim, Mühendislik ve Tıp Akademileri, ABD çalışanları tarafından tanımlanan ‘ayırt edici ve akut işaret, semptom ve gözlemlerin birçoğunun’ ‘etkileriyle tutarlı’ , ‘yönlendirilmiş, darbeli radyo frekansı enerjisi’ olduğu sonucuna vardıkları ayrıntılı bir bilimsel rapor yayınlandı. Ve Kasım 2021’de FBI nihayet medyaya, çalışanlarına ‘Anormal Sağlık Olayları’ dediği şey hakkında resmi bir uyarıda bulundu

Yine de, silah temelli teori hakkında şüpheci olmak için nedenler var. Güvenlik uzmanları, Batı’nın haberi olmadan Rusya’nın henüz tanımlanamayan bazı teknolojiler geliştirmesinin olası olmadığı yorumunu yaptı. Nörolojik uzmanlar, bir sonik cihazın seçici olarak beyni hedef almasının mantıksız olduğuna dikkat çekti.

Bu arada, Küba’da duyulan(ve semptomlardan sorumlu tutulan) yoğun seslerin alındığını bildiren kayıtların, California Üniversitesi, Berkeley’deki araştırmacılar tarafından büyük olasılıkla bir İndies Kısa Kuyruklu Karayip kriketinin çiftleşme çağrısı olduğu tespit edildi. Ve 2018’de, Pennsylvania Üniversitesi’ndeki bir grup araştırmacı, nörolojik semptomlar yaşayan 21 eski Küba merkezli personel üzerinde yaptıkları beyin taramalarının sonuçlarının önemli bir anormallik göstermediğini bildirdi. 

Fiziksel semptomlar, virüs gibi tanımlanabilir herhangi bir fiziksel nedenin yokluğunda yaşandığında ve özellikle semptomlar bulaşıcılık belirtileri gösterdiğinde, önce bir kişide ortaya çıkıyor ve daha sonra yakın temasta oldukları diğerlerinde ortaya çıkıyor ve daha sonra onların da yakın temasta oldukları diğerlerinde ortaya çıkıyorsa, o zaman bir makul açıklama kitlesel psikonejik hastalıktır. Bu, hastalığın nihai nedeninin insanların inançları olduğu anlamına gelir; bu inançlar daha sonra diğerlerini ‘enfekte eder’ ve potansiyel olarak kitlesel bir salgına yol açar. Bazı uzmanlar tartışmalı bir şekilde bunun Havana Sendromunun en olası nedeni olduğunu savunuyorlar.

Bir kitlesel psikonojik hastalığın, ‘psikojenik hastalık’ olarak tanımlanabilmesi için birkaç temel bileşene sahip olması gerekir. Birincisi, yakın temas halinde olan bir grup insanda bir dizi benzer sağlık belirtisinin ortaya çıkmasıdır. İkinci bileşen, genellikle yoğun stres veya kaygı bağlamında ortaya çıkmasıdır. Ve son olarak, psikojenik olduğunu doğrulanması için virüs, bakteri, zehir veya son teknoloji sonik silahlar gibi bilinen herhangi bir devam eden organik nedenin olmaması gerekir.

Kayda değer bir şey, psikojenik bir salgını başlatan kişinin fiziksel bir hastalığı olabilir ancak kitlesel psikolojik hastalık kriterlerine uyması için, daha sonra etkilenenlerin fiziksel nedene değil, sadece semptomların fikrine maruz kalmış olmaları gerekir.

Bu fenomenin merkezinde, ‘plasebo etkisinin’  kardeşi olan ‘zararlı etkiye inanç’ olarak adlandırabileceğimiz ‘nocebo etkisi’ vardır. Bu durumda, bir şeyin sadece zararlı olduğuna dair inanç, tıpkı bir plasebo hapı hakkındaki olumlu inançlar gibi, gerçek nahoş semptomlara neden olabilir. Gerçek tıbbi faydalar sağlayabilir. Bu ‘gerçek’ kelimesi önemlidir. Bir sendromun nedenlerinin psikolojik olması, acının ve semptomlarının gerçek olmadığı anlamına gelmez.

Tıp literatüründe sayısız doğrulanmış kitlesel psikojenik hastalık vakası vardır. İşte bu enteresan vakalardan sadece biri şöyle: Okulda olduğunuzu ve aniden artan sayıda sınıf arkadaşınızın garip bir korku hissettiklerini ve yoğun mide bulantısı ile aşağı indiklerini hayal edin. Korkular büyüdükçe siz de midenizde rahatsızlık hissetmeye başlarsınız ve farkına varmadan siz de hasta olursunuz.

Bunların hepsinin psikolojik olduğuna ve bir çeşit kimyasal sızıntı veya gaz sızıntısı olmadığına inanmak zor. Yine de 2006’da bir Güney Yorkshire Okulu’nda 30’dan fazla öğrenci ve öğretim görevlisi aniden hastalandığında tam olarak olan buydu. Hiçbir sızıntı bulunmadı ve bu öğrenciler hastaneye kaldırıldı. Hepsi birkaç saat içinde taburcu edildi.

Havana Sendromunun bir toplu psikojenik hastalık örneği olup olmadığını kesin olarak bilmek şu anda mümkün değil, ancak bulgular kriterlerin bazılarına veya tümüne uyuyor. Etkilenen ajanların çoğu stresli, tehlikeli ortamlarda çalışmaktadır. Birbirleriyle yakın temas halindeydiler. Semptomların fikrine ve kendilerinin de etkilenebileceği korkusuna maruz kaldılar. Görünürde herhangi bir fiziksel açıklamanın yokluğunda ve sonik silahın bu noktada tamamen teorik ve kanıtlanmamış olmasıyla, psikolojik bir neden akla yatkın görünüyor. Ne dersiniz?

Kaynak:

https://www.sciencefocus.com/news/what-is-causing-havana-syndrome-the-mysterious-illness-that-has-struck-hundreds-of-us-diplomats/?utm_source=Adestra&utm_medium=Email&utm_content=FOC2&utm_campaign=Tue%2014%20Dec%202021_1384149_Focus_Newsletters_18540949

Not: Yazım 11.02.2022 tarihinde https://www.bilgiustam.com/yuzlerce-abdli-diplomati-etkileyen-gizemli-hastalik-olan-havana-sendromuna-neden-olan-nedir/ da yayına alınmıştır.                                                                           

10 Şubat 2022 Perşembe

BEKLENEN-GERÇEKLEŞEN-ALGILANAN HİZMET KALİTESİ ve SAĞLIK HİZMETLERİNDE ÇOK BOYUTLU KALİTE: KAYRAL’IN GÖRÜŞLERİ ÇERÇEVESİNDE DEĞERLENDİRME

BEKLENEN-GERÇEKLEŞEN-ALGILANAN HİZMET KALİTESİ ve SAĞLIK HİZMETLERİNDE ÇOK BOYUTLU KALİTE: KAYRAL’IN GÖRÜŞLERİ ÇERÇEVESİNDE DEĞERLENDİRME

Bilgi teknolojisindeki ilerleme sağlığa da yansımış ve sağlık hizmeti alanların bilinçlenmesiyle de daha kaliteli hizmet sunumu önem kazanmıştır. Hizmetin tüketicisi olan hedef kitlenin kaliteye ilişkin değerlendirmeleri hizmetin kalitesinin önemli göstergelerinden biridir. İşte Dr.İbrahim H. Kayral, kitabında günümüzde önemi gittikçe artan Sağlık Hizmetlerinde Kalite kavramını “Beklenen, Gerçekleşen, Algılanan Hizmet Kalitesi” bağlamında çok boyutlu olarak ele almıştır. Ele aldığım Kayral’ın kitabı Detay yayınlarına ait olmakla birlikte baskı yılı 2015’tir.

Kitap altı bölümden oluşmaktadır. İlk bölümde hizmet kavramı detaylandırılmıştır. Kayral, literatürdeki hizmet tanımlarına yer vermiştir. Hizmetler, müşteri istek ve beklentilerinin karşılanması amacıyla üretilen soyut ürünlerdir. Bir başka tanıma göre ise hizmet, müşteri ile hizmeti sunan kişi ya da kurumun karşılıklı olarak birbirleri ile iletişim kurmalarını gerektiren sosyal faaliyetlerdir(Kayral, 2015, s: 7). Kayral, eğer bir hizmet yüzde yüz soyutsa saf hizmettir, eğer yüzde yüz somutsa saf maldır şeklinde bir vurgu yapmıştır. Buna göre ürünlerle ilgili Üner’in ifade ettiği mal ve hizmetlerin somutluluk ve soyutluluk düzeylerine göre farklı durumları şekil üzerinden göstermiştir(s:9).

Amerikan Pazarlama Birliğine göre hizmet, satış amacıyla sunulan veya ürünlerin satışı ile bağlantılı olarak ortaya konulan eylemler, faydalar veya tahminlerdir. Amerikan Pazarlama Birliği hizmetleri şu şekilde sınıflandırmaktadır: “Sağlık hizmetleri, finansal hizmetler, profesyonel hizmetler(avukatlık, muhasebecilik, mimarlık gibi), konaklama, seyahat ve turizm hizmetleri, spor, sanat ve eğlendirme hizmetleri, kamusal, yarı kamusal, kar amacı gütmeyen hizmetler, fiziksel dağıtım ve kiralama hizmetleri, telekomünikasyon hizmetleri, kişisel bakım ve onarım hizmetleri(s:10)

İkinci bölümde Kayral, sağlık hizmetlerini tanımlamış, sağlık hizmetlerinin amaçlarını ortaya koymuş ve sağlık hizmetlerinin sınıflandırması ve özelliklerine yer vermiştir. Önce sağlık nedir ona bakmak gerekir ki ikinci bölümün girişinde Kayral, sağlığın tanımına yer vermiştir. Buna göre Dünya Sağlık Örgütü’ün 1948 yılında kabul edilen ve hala geçerli olan tanımına göre sağlık; sadece hastalık ve sakatlığın olmayışı değil, bedence, ruhça ve sosyal yönden tam iyilik durumudur(s:13).

Dünya Sağlık Örgütü, sağlık hizmetlerini ise şöyle tanımlamıştır: belirli sağlık kuruluşlarında değişik tip sağlık personelinden yararlanılarak toplumun gereksinim ve isteklerine göre değişen amaçları gerçekleştirmek ve böylece kişilerin ve toplumun sağlık bakımını her türlü koruyucu ve tedavi edici etkinliklerle sağlamak üzere ülke çapında örgütlenmiş, kalıcı bir sistemdir(s: 14). Kayral, sağlık hizmetlerinin sınıflandırmasını beş kategoriye dayandırmıştır. Bu kategoriler: hizmetin sunulma tarzı, üretim süreçleri, amaçları, kurumsal yapıları, verilen hizmetin türü ve özellikleri. Kayral’in sınıflandırmaya geçmeden sağlık hizmetlerinin amaçlarına yer vermesi oldukça anlamlıdır. Buna göre sağlık hizmetlerinin amaçlarını şu şekilde sıralamıştır:

*Sağlık talebinin oluşmasını sağlamak,

*Toplumun sağlık standardını yükseltmek,

*Kişilerin hasta olmaması için gerekli tedbirleri almak,

*Erken ölümleri önleyerek, yaşam süresini uzatabilmek,

*Psikolojik ve fonksiyonel normlardan sapmaları mümkün olduğunca azaltmak,

*Hastalığı mümkün olduğunca azaltmak, hasta olanların en kısa sürede sağlıklarına kavuşmalarını sağlamak,

*Sakatlığı mümkün olduğunca azaltmak, sakat kalanların iyileştikten sonra topluma uyumlarını sağlamak,

*Yüksek düzeyde iyilik ve bireysel tatmine erişimi sağlamak,

*Bağışıklık sisteminin güçlendirilmesini sağlayıp, sağlığın korunması yeteneğini oluşturmak,

*Toplum ile ilişkide yüksek bir tatmine ulaşımı sağlamak,

*Kaynakları sınırlı olan kesimin sağlıkla ilgili konulara katılımını sağlayabilmek ve arttırabilmektir.(s: 15–16)

Kayral, Sağlık hizmetlerinin sınıflandırılmasını iki başlık altında ele almıştır: Sağlık hizmetlerinin bireylere sunulma tarzına dayanarak yapılan sınıflandırma ve sağlık hizmetlerinin klasik olarak sınıflandırılması. Sağlık hizmetleri bireylere sunulma tarzı olarak iki gruba ayrılır: doğrudan sağlık hizmetleri ve dolaylı sağlık hizmetleri. Muayene, tedavi, aile planlaması ve aşılama hizmetleri doğrudan sağlık hizmetleridir. Eğitim hizmetleri, ekonomik kalkınma faaliyetleri, teknolojik gelişmeler ve şehirleşme gibi hizmetler, dolaylı sağlık hizmetlerine örnektir.

Sağlık hizmetleri klasik olarak; koruyucu sağlık hizmetleri, tedavi edici sağlık hizmetleri, rehabilite edici hizmetler ve sağlığın geliştirilmesi hizmetleri olarak sınıflandırılabilir.

Kayral, sağlık hizmetlerinin somut mallardan farklı olarak genel anlamda hizmetlerin özelliklerini taşıdığına vurgu yapmıştır. Hizmet sektörü ile sanayi sektörünün ürünlerini karşılaştırmalı tabloyla sunarak ayrıntılandırmıştır. Sağlık hizmetlerinin kendine has özelliklerini de şu şekilde sıralamıştır:

*Toplumsal niteliklidir,

*Talebi belirsizdir,

*Riskleri büyüktür,

*Uzman bilgisine dayalıdır,

*İkamesi zor ve imkansızdır,

*Sağlık hizmeti alanlar sunulan hizmetler hakkında yeterli bilgiye sahip değildir. Yani burada asimetrik bir bilgi söz konusudur.

*Sağlık hizmeti alanlar, hizmetin sağlayacağı faydayı ve kaliteyi yeterince ölçemezler.

Kayral, üçüncü bölümde hizmet kalitesi ve boyutlarını ele almıştır.

Kalite kavramına bakış açısı ve kaliteyi tanımlama, kalitenin farklı boyutlarını da ortaya çıkarmaktadır.

Örneğin; Kotler ve Amstrong, kaliteyi performans kalitesi ve uygunluk kalitesi olmak üzere ikiye ayırarak tanımlamıştır. Performans kalitesi ürünün fonksiyonlarını getirdiği düzeyi göstermektedir. Uygunluk kalitesi ise ürün kalitesinin tasarım kalitesine ne kadar uyduğunu göstermektedir. (s:30)

Avrupa Kalite Kontrol Organizasyonu ve ISO’nun tanımları, kalitenin müşteriyi tatmin etme yeteneğini vurgulamaları bakımından önemlidir. (s:31)

Amerikan Kalite Kontrol Derneği kaliteyi, “bir mal veya hizmetin belirlenen ihtiyaçları karşılama yeteneğini taşıması için sahip olması gereken özelliklerin tümü” olarak tanımlamaktadır. (s:31)

Tanımlara bakıldığında genel olarak kalitede müşteri memnuniyetinin baz alındığı müşteri odaklı bir bakış açısının hakim olduğu görülmektedir.

Hizmet kalite boyutlarının belirlenmesine yönelik çalışmaların temelleri 1970’li yıllarda atılmıştır. Literatürde en çok kabul gören hizmet kalite boyutlarına Parasuraman v.d. tarafından 1985’te geliştirilmiş olan Servqual ölçeğinde yer verilmektedir. Söz konusu çalışmada hizmet kalitesi ilk etapta on boyutta ele alınmıştır. Bu on boyut şöyledir: fiziksel varlıklar, güvenirlilik, heveslilik(isteklilik), yeterlilik, nezaket, inanılırlık, güvenlik, ulaşılabilirlik, iletişim ve müşteriyi anlama boyutlarıdır (s:35).

Parasuraman ve arkadaşları, daha sonraki çalışmalarda yaptıkları istatistiksel analizler sonucunda bazı boyutlar arasında dikkate değer korelasyon olduğunu görmüşler ve on boyutu beş boyut içerisinde ele almışlardır. Bu boyutlar; güvenirlilik, güven telkin etme, anında hizmet, fiziksel varlıklar ve empati şeklindedir.

Lehtinen ve Lehtinen ise kaliteyi; fiziksel kalite, etkileşim kalitesi ve işletme kalitesi olmak üzere üç boyutta ele almışlardır.

Ggobadian vd. ise yaptıkları çalışmada kaliteyi; fiziki kalite, birleşik kalite ve etkileşim kalitesi olmak üzere üç boyutta detaylandırmışlardır.

Kalite tekniklerinin hizmet sektörüne nasıl uyarlanacağını inceleyen Stuart ve Tax, kalite yönetiminin anahtar faktörlerini hizmet sunum hızı(yavaş, hızlı, tam zamanında), doğruluk(fiyat tarifeleri, bilgiler), memnun edici davranışlar(arkadaşça, empatik) şeklinde ortaya koymuşlardır(s:36–37).

Hizmet boyutlarını bilmek, hizmetlerin etkinliğini arttırmada büyük bir önem taşımaktadır. Sunulan hizmetlerin kalitesinin ölçümü kalite boyutları bağlamında gerçekleşmektedir. Peki bu boyutlar hizmet kalitesini ne şekilde etkilemekte ve boyutlar ne şekilde bir araya gelmektedir? İşte bu soruyu cevaplayabilmek için hizmet kalitesi modellerinin incelenmesi gerekmektedir. İşte Kayral, kitabının dördüncü bölümünde hizmet kalitesi modellerine yer vermiştir. Modelleri tek tek detaylandırdıktan sonra 74. Ve 75. sayfalarda “yılı”, “yazarlar”, “model adı” ve “kalitenin bileşenleri ve ölçüm” şeklinde dört maddede modelleri tablolaştırarak karşılaştırmalı, faydalı ve özet bir sunum ortaya koymuştur. Buna göre Kayral’ın ele aldığı modeller özetle şöyledir:

Grönroos, önerdiği modelde kalitenin üç bileşenini; teknik kalite, fonksiyonel kalite ve imaj olarak ortaya koymaktadır. Teknik kalite, sadece hizmet çıktısının kalitesini ifade ederken; fonksiyonel kalite, hizmet sunum sürecinin kalitesini ifade etmektedir. İşletme imajı da, hizmet üreticisinin yarattığı imaj ve hizmet çıktısının, üretim süreci sırasındaki fiziksel koşullarını ifade etmektedir(s: 41, 42). Kano, kalitenin üç bileşenini normal kalite, beklenen kalite ve heyecan verici\çekici kalite olarak belirlemiştir. Kano modelinde beklentilerin gerçekleştirilmesi büyük tatminsizliğe yol açarken, gerçekleştirilmemesi çoğunlukla müşteride olumlu bir etki yaratmaz.(s: 44).

Parasuraman, Zeithaml ve Berry ise Hizmet Kalitesi Modeli’ni ortaya atmışlardır. Parasuraman ve arkadaşları tarafından geliştirilen modelde hizmet kalitesi yerine “algılanan hizmet kalitesi”(Servqual Modeli) ifadesi kullanılmaktadır. Servqual Modelinin temeli; müşterinin “beklediği hizmetin”, işletme yöneticileri tarafından algılanarak ortaya konulması ve sunulan hizmetin müşteri tarafından “algılana hizmet” ile karşılaştırılmasına dayanmaktadır(s:45)

Haywood-Farmer’ın Nitelik Hizmet Kalitesi Modeline göre hizmeti sunan işletme, müşterilerinin istek ve beklentilerini tutarlı bir şekilde karşılıyorsa “yüksek kaliteye” sahiptir. Nitelik Hizmet Kalitesi Modeli’ne göre hizmetler temelde üç ana özelliğe sahiptir: 1.fiziksel olanaklar ve süreçler 2. İnsanların tutumları 3. Profesyonel kararlar(s:49).

Brogowicz, Delene, Lytth Hizmet Kslitesi Modeli’ne göre; müşteri henüz hizmeti deyimlememiş olsa bile sözlü iletişim, reklam ve diğer medya iletişim araçları sebebiyle hizmet kalitesi aralığı oluşturabilmektedir. Hizmet Kalitesi Sentez Modeli’ne göre, mevcut müşterilerin hizmet kalitesi algıları kadar potansiyel müşterilerin hizmet kalitesi algıları da göz önünde bulundurulmalıdır(s:51).

Lehtinen ve Lehtinen Üç Boyutlu Hizmet Kalitesi Yaklaşımı iki yaklaşımdan oluşmaktadır. Birinci yaklaşımda kalite; fiziksel kalite, etkileşim kalitesi ve işletme kalitesi olmak üzere üç boyutta ele alınmıştır. İkinci yaklaşımda ise kaliteyi müşterinin bakış açısından ele almışlardır. Boyutlar; süreç ve çıktı kalitesinden oluşmaktadır(s: 53,54).

Cronin ve Taylor Servperf Modeli’ne göre hizmet kalitesi, sadece hizmet üreticisi tarafından ortaya konulan performansın müşterilerce algılanma düzeyine bağlıdır ve ortaya konulan performansa eşittir. Servqual Modelinde ölçülen “beklentiler” Servperf Modelinde ölçülmemektedir. Peki neden neden beklentiler ölçülmemiştir? Çünkü gerçekte, teorik ya da pratik olarak beklenti ve algı farkının hizmet kalitesi ölçümünde bir temel olduğu konusunda çok az delil bulunmaktadır(s: 57,58).

Model, hem hizmet kalitesi ve müşteri memnuniyeti ilişkisinin nedensel sırasını ortaya koyarak, hem de hizmet kalitesini performans temelinde ölçerek literatüre katkıda bulunmuştur. (s:58).

Mattson, İdeal Değer Standardına Dayalı Hizmet modelini oluşturarak farklı bir yaklaşım ortaya koymuştur. Çünkü hizmet kalitesi alanında yapılan çalışmaların birçoğunda “beklenti”, aranılan niteliklerin standart değerlendirmeye tabi tutulduğu temelinde ele alınmaktadır. Mattson ise, müşteri memnuniyeti sürecinin çıktılarını modelleyerek, ideal standartlar ve tecrübe sonucu elde edilen verileri karşılaştırmıştır. Kayral, kitabının 59. ve 60. sayfalarında modeli ayrıntılandırmıştır.

Teas ise oluşturduğu İdeal Standartlara Dayalı Performans Kıyaslaması Modeli’nde ölçülen performans ve hizmet kalitesinin ideal kriterleri olmak üzere iki kavramsal çerçeve ortaya koymuştur. Modele göre daha yüksek hizmet kalitesi, hizmet performansı ile hizmete atfedilen ideal özellikler arasındaki boşluğun ortadan kalkmasına ya da azalmasına bağlıdır(s:61)

Dabholker, Nitelik Esaslı Model ve Toplam Etki Modeli olmak üzere iki model ortaya koymuştur. Nitelik esaslı modele göre hizmet alanlar nitelikleri değerlendirirken hizmet kalitesi beklentilerini oluşturmak için teknolojiye dayalı belli opsiyonları kullanabilirler. Toplam etki modeli ise müşterilerin teknoloji kullanımları karşısında hislerine dayanmaktadır. Her iki modelde de beklenen hizmet kalitesi, teknolojiye dayanan hizmet opsiyonlarını kullanma niyetini etkileyebilir(s:62,63).

Spreng ve Mockoy Hizmet Kalitesi ve Memnuniyet Modeli’nde hem beklentilerin algılanna hizmet kalitesi ve müşteri memnuniyeti üzerindeki etkisine ve hem de isteklere uygunluk ve beklentilere uygunsuzluğun müşteri memnuniyeti ve hizmet kalitesine etkisi üzerinde durmaktadır. Modelde yer alan ilişkilerin ölçülmesinde on özellik ortaya konmuştur: Randevunun rahatlığı, personelin dostça tutumu, yol gösterici kişilerin soruları dinlemesi, doğru bilgilendirme, personelin bilgisi, sunulan önerilerin tutarlılığı, yol gösterici kişilerin uzun dönemli planlamaya yardımcı olması, yol gösteren kişinin gelecek planlaması için doğru eğitimleri yardımcı olması, yol gösteren kişinin, müşterinin özel yaşamı ile ilgilenmesi, çalışma ortamının profesyonel görüntüsüdür(s: 64,65).

Philip ve Hozlett, Hiyerarşik Sıralamaya Dayalı Model, hizmetlerin üç ana özelliğe göre sınıflandırılmasını baz almaktadır. Buna göre asıl özellikler nihai ürün ya da çıktıdır. Çekirdek özellikler, insanlar, süreçler ve örgütsel yapıdır. Yüzeysel özellikler ise hizmet çevresidir(s:67).

Frost ve Kumar İç Hizmet Kalitesi Modeli’nde kalitenin bileşenleri ve ölçümü noktasında oluşturdukları Boşluk Modeli’nde 1 ve 5 boşluklar dikkate alınmamış, sadece iç hizmet kalitesi değerlendirilmiştir. Beklanti-Algı Farkı ölçülmektedir(s: 69).

McDougall ve Levesque’nin Algılanan Hizmet Kalitesi Modeli’ne göre kalite; çekirdek hizmetler ve yüzeysel hizmetler olarak ayrılmaktadır(s:71).

Dabholker, Shepherd ve Thorpe’nin Öcüller ve Aracı Modeli’ne göre hizmet kalitesi ile ilgili faktörler, hizmetin bileşenlerinden çok, hizmetin öncülleri ile algılanmaktadır. Buna göre hizmet kalitesinin öncülleri; güvenirlilik, kişisel dikkat, rahatlık ve özelliklerdir(s: 72).

Yang’ın ortaya koyduğıu I-S(İmportance-Satisfaction) Modelinde kalite özelliklerine verilen önem ve memnuniyet dikkate alınmıştır(s:73).

Ortaya konulan modeller ve bu modellerde yer alan boyutlar bütünlüklü bir şekilde değerlendirildiğinde modellerin bazı noktalarda kesiştiği görülmektedir. Kayral kitabın 76.sayfasında hangi modellerin hangi noktalarda birleştiğini de örneklemiştir. Buna göre Grönroos(1984) hizmet kalitesini, hizmetin teknik boyutu ve fonksiyonel boyutları arasındaki ayrımı ortaya koyarak ele alırken, Parasuraman vd.’nin(1985) hizmet kalitesini , çıktı ve süreç kalitesi olarak ortaya koydukları görülmektedir. Lehtinen ve Lehtinen(1991) ise, Gröönroos(1984) ve Parasuraman vd.’nin(1985) ortaya koydukları hizmet kalitesini fiziksel ve etkileşim kalitesi olarak tanımlamaktadır(s:76).

Benim verebileceğim örnek benzeşim noktaları ise Philip ve Hozlett’in Hiyerraşik Sıralamaya Dayalı Modeli ile McDougall ve Levesque’nin Algılanan Hizmet Kalitesi Modeli’dir. Diğer yandan, Algılanan Hizmet Kalitesi Modeli, Grönroos(1984) tarafından ortaya konulan teknik ve fonksiyonel hizmet kalitesi ayrımına benzeyen bir ayrımı aynı şekilde savunmaktadır.

Kayral kitabının beşinci bölümünde sağlık hizmetlerinde kalitenin ne olduğuna, sağlık hizmetlerinde kalite kavramının gelişimi hem dünya hem Türkiye bağlamında ele almış ve sağlık hizmetlerinde kalitenin hedeflerini ve kalitenin değerlendirilmesini ortaya koymuştur.

Bu bölümde öne çıkan önemli noktalar şunlardır:

*Hastaların hizmet kalitesiyle ilgili algılamaları bir sağlık kurumun başarısında kilit öneme sahiptir.

*ISQua, sağlık kurumlarını akredite eden kurumları akredite ermektedir. Bu özelliği ile akreditörlerin akreditörüdür.

*Sağlık hizmetlerinde kalitenin farklı şekillerde anlaşıldığı ve tanımlandığı görülmektedir.

*Kalitenin sistemli ve uygulanabilir olmasının anahtarı, farklı paydaş beklentilerinin dikkate alınmasıdır.

*Sağlık hizmetlerinde kalitenin, hasta beklentilerini karşılaması ve bunun ötesine geçerek sunulan hizmetler açısından uzun süreli bir memnuniyet yaratması beklenmektedir.

Kayral, kitabının 94.sayfasında Sağlık Hizmetlerinde Kalitenin Hedeflerini belirlemiş olduğu hedefler bağlamında Donabedian(1988), Maxwell(1992), Sağlık Departmanı Birleşik Krallık(1997), Avrupa Konseyi(1998), Tıp Kurumu(IOM), JCAHO(2006), Kanada Akreditasyon(2012), Sağlık Bakanlığı(Türkiye)(2021)’ye göre hangi hedeflerin öne çıktığını tablolaştırmıştır. Tablo değerlendirilecek olursa sağlıkta kaliteden bahsedilebilmesi için gerçekleştirilmesi gereken en temel hedefler: etkinlik/etkililik, verimlilik, erişilebilirlik, güvenlik, hakkaniyet, uygunluk, zamanlılık, kabul edilebilirlik, tatmin, heveslilik/duyarlılık/hasta odaklılık, sağlıkta gelişme ve sağlık hizmetlerinin sürekliliği olarak ifade edilmektedir.

Kayral, son bölümde tüm ele aldığı modelleri ve yaklaşımları Çok Boyutlu Kalite Modeli ile sentezlemiştir. Hasta odaklılığı modelin temeline yerleştirmiştir. Model, kalite unsurlarını teşhis ve tedaviyi içeren sağlık hizmetleri, tedavi öncesi hazırlık ve sonrası bakımı içeren hemşirelik hizmetleri ve bunların dışında kalan diğer tüm hizmetleri içeren otelcilik ve destek hizmetleri için ayrı ayrı ama birbirlerini tamamlayacak şekilde hasta merkezli olarak ele alıp değerlendirilmesidir. Bunu bir film olarak düşünebiliriz. Sahne arkası ve sahne performansının armonisiyle ortaya muhteşem bir film çıkacaktır. O yüzdendir ki Çok Boyutlu Kalite Modeli, hizmet alanlar ile direkt teması olan personel ve direkt teması olmayan destek personeli açısından kalite unsurlarının değerlendirilmesi gerektiğini önermektedir.

Kitap, sağlık hizmetleri sunumunda kalite çalışmalarına temel bir teorik altyapı oluşturmak ve sağlıkta kaliteye kavramsal bir bakış açısı getirmek noktasında başta hastaneler ve üniversitelerde olmak üzere hizmet kalitesi alanında çalışan tüm akademisyen ve uygulayıcılara katkı sağlayacaktır. Özellikle Sağlık Yönetimi veya Sağlık İşletmeciliği Lisans veya Yüksek Lisans okuyan öğrencilere ve söz konusu alanda akademisyen veya akademisyen adayı olanlara ve Sağlık Yönetimi uygulayıcılarına ve idarede çalışan idare ekibine kitabı okumalarını şiddetle tavsiye ederim.

Kitap, hem idare kadrosunda ekibin bir parçası olduğum için uygulamada hem de Sağlık Yönetimi Yüksek Lisans yapan bir öğrenci ve aynı zamanda akademisyen adayı ve araştırmacı ve yazar olarak alanıma büyük katkı sağlamıştır. Kaliteyi, tarihsel sürecinde çeşitli modeller ve yaklaşımlar bağlamında ele alarak önemini kavramamı ve çok boyutlu olarak bütünlüklü bir şekilde değerlendirmemi sağlamıştır.

4 Şubat 2022 Cuma

VIX KORKU ENDEKSİ NEDİR?

VIX KORKU ENDEKSİ NEDİR?

Piyasalarda çeşitli yatırımcıların aldıkları aksiyonlar, pek çok yatırımı ve borsayı doğrudan etkileyen durumlardır. Volatility Index (VIX) kavramının da piyasada bulunan yatırım endişesi olan insanlarda artış olmasıyla beraber oluşan bir kavram olduğunu söylemek mümkündür. Piyasada yatırımcıların doğrudan endişelerini ifade eden süreçlerle ilgili olan bu terim, yatırım endişesi artınca yatırımcının korkarak davranış sergilediği piyasada, herkesin belirli pozisyonlar alarak davranışlarını minimal seviyede tuttuğu bir süreçtir.

Piyasa, herhangi bir nedenden dolayı oynak olması halinde korkuyu ve riski ortaya çıkartır. Yatırım piyasasında en çok korkulan şey ise genel olarak riskin artışıdır. Risk artışı her zaman korku ve endişeyi tetiklediği için bu tip durumlarda VIX Index adı verilen, yatırımcılar tarafından korku endeksi / risk endeksi olarak da anılan bir durumun açığa çıktığı durum gözlenir. Chicago Opsiyon Borsası tarafınca yapılan bir hesaplama doğrultusunda vadesi 22 işlem günü kalan, S&P 100 endeksine göre yazılan Amerikan tipi alım – satım opsiyonlarında hesaplanan, örtülü volatiliteyi belirleyen endekstir.

Ayrıntılar:

https://www.bilgiustam.com/vix-korku-endeksi-nedir/

                                  YARIN EĞİTİM WEBİNARIM VAR             I HAVE AN EDUCATİONAL WEBINAR TOMORROW Yarın 21.00'da Konya Kar...