İNSAN HAKLARI İHLALLERİ ve MÜDAHALE SORUNLARI
BM’nin siyasi çıkarlarla şekillenen kararları, küresel barış
ve adaletin sağlanmasını zorlaştırmaktadır.
Küresel Hukukta Yapısal Reform ve Evrensel Anayasa Modeli
Tarihsel Arka Plan
Vesfalya Barışı ile 17. yüzyılda kurulan uluslararası
hukuk düzeni, mutlak devlet egemenliği ilkesini temel
alarak devletlerin iç hukukta tam bağımsızlığını güvence altına aldı.
Ancak küreselleşme, teknolojik gelişmeler ve insan
hakları bilincinin artmasıyla bu model yetersiz hale geldi. Bireysel
haklar, hâlâ ulusal hukuk sistemlerinin sınırları içinde
tanınmakta, evrensel düzeyde uygulanabilir bir güvenceye sahip
olmamaktadır.
BM Sistemi ve Yapısal Sorunlar
Birleşmiş Milletler (BM) sistemi, insan haklarının korunması
için önemli bir çerçeve sunsa da, özellikle Güvenlik Konseyi’nin beş
daimi üyesine tanınan veto yetkisi, küresel karar alma süreçlerinde
yapısal eşitsizlik yaratmaktadır. Bu durum, insan hakları
ihlalleri ve insani krizlerde etkin müdahalenin önüne
geçmektedir.
Güvenlik Konseyi’nde kararların çoğunlukla siyasi
çıkarlarla şekillenmesi, BM’nin temel amacı olan küresel barış ve
adaletin sağlanmasını engellemektedir. Bu noktada, bağlayıcı ve
kademeli bir küresel anayasa çerçevesi gereklidir. Böyle bir
yapı, devlet egemenliği kavramını ortadan kaldırmadan, onu evrensel
hukuki normlarla uyumlu hale getirmeyi amaçlar.
Bölgesel Modellerden Dersler
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi gibi bölgesel
modeller, üst ulusal yargının uygulanabilir olduğunu kanıtlamıştır.
Bu deneyim, küresel düzeyde uygulanabilir bir insan hakları düzeninin
tasarlanabileceğini göstermektedir.
Önerilen Küresel Anayasa Modeli
Makale, üç aşamalı bir küresel anayasa modeli önermektedir:
1. Reform Aşaması
- BM’nin
yapısal reformu,
- Veto
yetkisinin sınırlandırılması,
- Tüm
üye devletlerin eşit temsili ve bağımsız denetim
mekanizmalarının kurulması.
2. Anayasal Güvence Aşaması
- Üç
yeni kurumun oluşturulması:
- Küresel
İnsan Hakları ve Kamu Düzeni Meclisi,
- Küresel
İnsan Hakları ve Kamu Düzeni Mahkemesi,
- Yürütme
Gözetim Konseyi.
Bu kurumlar bireysel hakları doğrudan güvence altına alır ve bağlayıcı kararlar verir.
3. Fonksiyonel Üstünlük Aşaması
- Küresel
kamu düzeninin, büyük güçlerin siyasi etkisinden bağımsız
şekilde uygulanmasını sağlar.
- Uluslararası
hukuku, bireyin temel haklarını merkeze alan bir düzene
dönüştürür.
Çok Katmanlı Denetim Sistemi
Model, pratik uygulanabilirliği sağlamak için çok
katmanlı bir denetim sistemi öngörür:
- Küresel
mahkeme, bağlayıcı kararlar alabilir ve mali
yaptırımlar uygulayabilir.
- Devletler, düzenli
olarak insan hakları uygulama raporları sunmakla yükümlüdür.
- Reform
süreci, kısa, orta ve uzun vadeli senaryolarla aşamalı biçimde
yürütülür.
- Siyasi
direnç, bağımsız izleme organları ve teşvik–caydırıcılık
mekanizmalarıyla yönetilir.
Avantajlar ve Dikkat Edilmesi Gerekenler
Bu modelin en önemli avantajı, bireysel hakların
küresel düzeyde uygulanabilirliğini sağlamasıdır. Ancak yapısal
karmaşıklığı ve geniş devlet uzlaşısı gerekliliği, sürecin
yavaş ilerlemesine neden olabilir. Bu nedenle:
- Reform
süreci şeffaf ve izlenebilir olmalıdır,
- Bağımsız
denetim organları güçlendirilmelidir,
- Uyum
sağlanması için teşvik ve yaptırım araçları dengeli biçimde uygulanmalıdır.
Sonuç
Sonuç olarak, bu makale, Westfalyan modelin
sınırlarını aşan yeni bir küresel hukuk paradigması önermektedir. Bireysel
hakların korunması, artık yalnızca ulusal devletlerin
sorumluluğunda olamaz; uluslararası toplumun ortak hukuki
yükümlülüğüdür. Bağlayıcı bir küresel anayasa ve adil
temsil esasına dayalı kurumsal reformlar, uluslararası hukuku
yeniden yapılandırarak, adalet ve kamu düzenini küresel ölçekte
güvence altına alacaktır.
Yazar: Esmaeil Moghaddam
https://euhaber.com/haber/insan-haklari-ihlalleri-ve-muedahale-sorunlari
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder